Dermatoloji Anabilim Kısmı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasret Su Küçük, uyuz olaylarında yaşanan artış ve artışın nedenlerine ait açıklamasında şunları söyledi:

Yapılan çalışmada Mart-Eylül 2019 ile Mart-Eylül 2020 tarih aralıkları karşılaştırıldı ve uyuz hadiselerinde iki buçuk kat artış tespit edildi. 2019 yılında Dermatoloji polikliniğine başvuran hasta sayısı 36 bin 500 iken 2020 yılında bu sayı 26 bin 200’e düşmüştür ancak buna karşın 2019 yılında yüzde 0,71 olan uyuz hadise oranı, 2020 yılında yüzde 1,77 ye yükselmiştir. İnsanların karantina sürecinde kapalı ortamda kalmaları -özellikle kalabalık ailelerde- konut içi bulaşların artmasına neden olmuştur. Ayrıyeten kaşıntı şikayeti olan şahıslar de pandemi korkusu ile hastaneye müracaatta bulunmamış, tedavide gecikmeler yaşanmıştır. Tedavinin gecikmesi ise hastalığın daha fazla yayılması riskini doğurmakla birlikte tedavi direncine de neden olmuştur.”

Avrupa ülkelerinde de “uyuz” alarmı

Son 5 yıldır uyuz hadiselerinin ülkemizde giderek arttığını gözlemlediklerini söyleyen Prof. Dr. Hasret Su Küçük, “Literatüre baktığımızda bizim çalışmamıza emsal biçimde COVID-19 pandemisinde uyuz salgınına dikkat çeken İspanya’dan yapılmış bir çalışma ile karşılaştık. Bu çalışmada da insanların meskene kapanması, meskende akrabalarla geçirilen vaktin artması ve insanların bu devirde çok mecburî kalmadıkça tabibe başvuramamalarının uyuz salgınında tesirli olduğu belirtilmektedir” dedi.

Uyuzun 2 kıymetli belirtisi!

Uyuzun 2 değerli belirtisi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Hasret Su Küçük, “Bite misal, gözle görülmeyen bir parazit çeşidi olan Sarcoptes scabei hominis akarının deri altına yerleşmesi ile ortaya çıkan hastalık; bedenin farklı bölgelerinde kaşıntı, döküntü ve deri yaralarına yol açar. Bilhassa geceleri artan şiddetli kaşıntı ve tıpkı aile bireylerinde emsal formda kaşıntı ve döküntünün ortaya çıkması uyarıcı en değerli iki belirtidir. Hastalar en çok gece ve sıcakta artan kaşıntı ve kırmızı renkli döküntüler bazen küçük su dolu kabarcıklar, bazen kirli görünümde tünel dediğimiz çizgi halinde yapılar, küçük kabuklanmalarla doktora başvurabilir. Bel ve göbek etrafı, el bileği iç yüzü, parmak ortaları, kalçalar, koltuk altları, bayanlarda göğüs bölgesi, erkeklerde genital bölge daha sıklıkla tutulur. Bebeklerde ve yaşlılarda farklı olarak; avuç içi ve ayak tabanları, yüz, boyun hatta tüm beden tutulabilir” diye konuştu.

Her kaşıntı uyuz belirtisi midir?

Prof. Dr. Hasret Su Küçük, “Fiziksel temas (direkt temas) ile şahıstan bireye çok kolay bulaşan uyuz hastalığı, sanılan bilakis kedi ve köpek üzere hayvanlardan beşere bulaşmaz. Birebir vakitte hastalık paraziti taşıyabilen eşyalar yoluyla da bulaşabilir. Bilhassa tıpkı kıyafetleri giyen, birebir yatağı yahut birebir havluyu paylaşan bireyler ortasında daha kolay yayılan uyuz hastalığı, yaş ve cinsiyet ayırt etmeksizin bulaşır. Her kaşıntı tabi ki uyuz belirtisi değildir. Kaşıntının pek çok farklı sebebi vardır. Fakat belirttiğimiz üzere geceleri şiddetlenen kaşıntı, küçük kırmızı renkli döküntüler ve bilhassa öteki aile bireylerinde benzeri yakınmaların olması uyarıcı belirtilerdir” dedi.

Uyuza karşı alınacak tedbirler

Uyuzun çok bulaşıcı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Hasret Su Küçük, “El ele tutuşma, dans etme üzere uzun müddetli deri teması (20 dakikayı aşan temaslar) ve cinsel alaka ile bulaşabilir. Ayrıyeten uyuz enfeksiyonu olan biri tarafından kullanılmış olan giyecekler, yatak örtüleri yahut havluları paylaşma yoluyla da bulaşabilir. Uyuz çoğunlukla direkt fizikî temas yoluyla bulaştığından, aile bireylerine, arkadaşlara kolaylıkla bulaşabilir. Meskende bütün giysiler ve eşyalar temizlenmelidir. Hastalar tedavi sonrasında iyi bir banyo yapmalı, bütün giysiler, yatak çarşafları, nevresim ve örtüler 60 derecede yıkanıp kızgın ütüyle ütülenmelidir. Yıkanamayacak eşyaların ağzı kapalı poşet içinde yaklaşık 3 gün tutulması önerilir” açıklamasını yaptı.

Uyuz tedavisi tüm aile bireylerine eş vakitli uygulanmalı

Prof. Dr. Hasret Su Küçük, “Tedavide en değerli kural birebir ortamı paylaşan bireylerin ve aile bireylerinin de, şikâyetleri olmasa dahi eş vakitli olarak 1 kür tedavi uygulaması gerekliliğidir. Bu manada; kuşkulu kaşıntısı olan bireylerin doktora başvurması, yanlışsız ve kâfi tedavinin alınarak yayılmanın önlenmesi açısından çok değerlidir. Çoğunlukla, beden yüzeyine uygulanan, yaşa ve hastanın durumuna nazaran ölçüsü değişebilen losyon ve krem formunda ilaçlar önerilir. Bunlar hekimin önerdiği kullanım hali ve kullanım sıklığına nazaran ihtimamla uygulanmalıdır. Deri yüzeyine uygulanan ilaçlara cevap yoksa ağız yolundan alınan ilaç önerilir. Tedaviye paralel olarak eşyalardaki parazitleri yok etmeye yönelik uygulamalar da önerilir. Bazen kaşıntıyı azaltmak için antialerjik ilaçlar da tedaviye eklenebilir” diyerek kelamlarını tamamladı.