Çavuşoğlu, Kapadokya Üniversitesi’nde (KÜN) görüntü konferansla gerçekleştirilen “Kapadokya Konuşmaları” aktifliğine konuk oldu.

KÜN Rektörü Prof. Dr. Hasan Ali Karasar’ın sunduğu, “Türk Dış Siyaseti: Dün-Bugün-Yarın” başlıklı canlı yayında konuşan Çavuşoğlu, Türk dış siyasetinin oluşturulmasında akademik toplulukla istişare halinde olmaya kıymet verdiklerini, staj programları kapsamında da öğrencilere Bakanlığın kapılarını açtıklarını lisana getirdi.

Dış siyasetle ilgili yürütülen çalışmalar konusunda açıklamalarda bulunan Çavuşoğlu, dünyanın esaslı bir dönüşümden geçtiğini, bu süreci iyi okuyarak dış politikayı değişime uyarlamak için uğraş ettiklerini söyledi.

Dünyada yaşanan olaylara seyirci kalmadan, inisiyatif üstünlüğünü elden bırakmayan bir diplomasi yürüttüklerini söz eden Çavuşoğlu, şöyle konuştu:

“Çok merkezli dünyada birden çok güç odağı kendi çıkarları doğrultusunda gelişmelere taraf vermeye çalışıyor. Bölgesel sahiplenme ehemmiyet kazanıyor. Keza güçler ortasındaki rekabet kızışıyor. Bu rekabet, vekalet savaşlarından siber alana, ticaretten güce hatta son devirde aşı üretimi ve tedarikine kadar çok geniş bir yelpazede yaşanıyor. Çatışmaların ve kırılganlıkların da büyük kısmı maalesef bizim coğrafyamızda yaşanıyor. Güvenlik ve çıkarlarımızın korunması, alanda ve masada güçlü bir dış siyasetten geçiyor. Müzakere, diyalog ve kazan-kazan anlayışı her vakit önceliğimiz. Lakin naif de değiliz. Milletimizin çıkarını her şeyin üzerinde tutuyoruz. Bu formüllerin işlemediğini gördüğümüzde, alanda mevcudiyetle masayı, diplomasiyi tekrar hakim kılıyoruz. Son periyotta Suriye’de, Libya’da, Doğu Akdeniz’de yaptığımız işte budur.”

Türk dış siyasetinde prensiplerin duruma nazaran şekillenmediğini, bu durumun da dosta itimat, düşmana endişe veren bir güç haline geldiğini lisana getiren Çavuşoğlu, Türkiye’nin, Myanmar ve Ermenistan’daki darbe teşebbüslerinin karşısında bulunmasının bu husustaki “en iyi” örnekler olduğunu vurguladı.

Çavuşoğlu, başka ülkelerle alakalarını derinleştiren Türkiye’nin, ortak paydada buluşup birlikte çalışmak isteyenlerle diyaloğa açık olduğunu söyledi.

“163 OLAN TEMSİLCİLİK SAYIMIZ 249’A ULAŞACAK”

Çavuşoğlu, dış siyasette Türk dünyasının müstesna bir yeri olduğunu, Semerkant Başkonsolosluğunun açılacağını belirterek, “19 yıl evvel 163 olan temsilcilik sayımız 249’a ulaşacak. Yakında Uruguay, Gine Bissau, Togo ve Sırbistan Yeni Pazar’daki misyonlarımızı da açacağız ve bayrağımızı dalgalandıracağız.” diye konuştu.

Dünyanın çeşitli yerlerinde, klasik ile çağdaş mimarinin yansıtıldığı yeni temsilcilikler açıldığını tabir eden Çavuşoğlu, New York’ta bir park ve restoranın satın alındığını, alana 38 katlı bina yapılmaya başlandığını bildirdi.

Dünyada güç anlayışının yalnızca askeri kapasite manasına gelmediğini vurgulayan Çavuşoğlu, savunma endüstrisinde yerli ve ulusallık oranının yüzde 70 düzeyine ulaşmasının, dış siyasette yeni iş birliği alanları sağladığını kaydetti.

“DSÖ’NÜN ONAY VERDİĞİ AŞILARI HERKES SATIN ALABİLMELİ”

Programın son kısmında öğrencilerden gelen soruları yanıtlayan Bakan Çavuşoğlu, bir soru üzerine, Kovid-19 tedbirleri kapsamında kullanılan aşılarla ilgili Avrupa Birliğince sergilenen tavrı kıymetlendirdi.

Türkiye’nin, tüm toplumların aşı ve esirgeyici tıbbi materyale ulaşabilmesi için kolaylık sağlanmasını savunduğunu anlatan Çavuşoğlu, şu sözleri kullandı:

“Türkiye olarak 157 ülke ve 12 memleketler arası örgüte gereçlerimizi ulaştırdık. Bunun hepsini hibe etmedik, ihracat da oldu. Lakin Avrupa Birliği başarısız oldu. AB ülkeleri ve AB dışındaki ülkeler illaki aşikâr bir aşıyı kullanacaklar diye bir şey yok. Tüm aşılar değişik denemelerden geçti. İki başka Avrupa Birliği ülkesi, Sputnik-V aşısını satın aldı. Rusya da bize ortak üretim teklifinde bulundu. Tahminen Türkiye’de onu da üreteceğiz. Kendi aşımız da denemelerde üçüncü faza geçiyor. Macaristan ile muahede imzalandı. Gürcistan da ilgi duyuyor. Salgından hepimiz etkileniyoruz. DSÖ’nün onay verdiği aşıları herkes satın alabilmeli, herkes erişebilmeli. Az gelişmiş ülkeleri, göçmenleri, mültecileri ve sıkıntı kurallar altında yaşayan insanları da unutmamız lazım, herkese ulaştırmak lazım. Herkes ivedilikle kendi ülkesine aşı tedariki için çalışıyor. Bu sıhhatle ilgili sıkıntıyı siyasete alet etmemek lazım. AB, bu türlü bir kusur düşerse aldığı kararı bir sefer kendi ülkeleri dinlemez. Bu da Avrupa Birliği’nin kredibilitesini zayıflatır.”